NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
مَعِينٍ
حَدَّثَنَا
حَفْصٌ عَنْ
الْأَعْمَشِ
عَنْ أَبِي صَالِحٍ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
مَنْ أَقَالَ
مُسْلِمًا
أَقَالَهُ
اللَّهُ
عَثْرَتَهُ
Ebû Hureyre (r.a)'den,
Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah (c.c), bir
müslüman'a ikâle yapan kimsenin günahını affeder."
İzah:
İbn Mâce, ticârât
"İkâle;"
sözlükte düşeni kaldırmak, vazgeçmek, affetmek, alışverişi bozmak manasınadır.
Terim olarak da; alışveriş ya pan tarafların -birisinin istemesi üzerine-
müşterek nzalarıyla akdi feshetmeleridir. Akdin bozulmasını istemeye de
"istikâle" denilir. Bu kelime hadiste iki defa geçmektedir.
Birincisindeki kastedilen mana, terim karşılığıdır. Bu yüzden kelimeyi terceme
etmeden "ikâle yapan" diye aktardık ve izahını açıklama bölümüne
bıraktık. İkincisinde ise "affeder" karşılığı ile terceme ettik.
İkâleyi daha iyi
anlaşılması için bir tasavurla anlatalım: İki kişi alışverişte bulunurlar. Akit
kesinleştikten sonra, taraflardan birisi (alıcı veya satıcı) pişmanlık duyar
ve karşı tarafa gidip alışverişi bozmayı (dönmeyi) teklif eder. O da bu teklifi
kabul edip akdi fesheder. İşte yaptık-4arı bu muamele ikâledir. îkâlede
taraflardan her biri aldığı bedeli (müşteri malı, satıcı parayı) iade eder.
Hadis-i şerifte Hz.
Peygameber (s.a.v.); müslümanları, kendileri ile alışverişte bulundukları bir
müslüman pişmanlık duyarak gelip akdi feshetmek istediğinde onların arzusuna
uymaya teşvik etmekte, bu isteğe uymanın mükâfatının da günahlarının
bağışlanması olduğunu bildirmektedir. Kendisine müracaatta bulunulan kişinin,
bu isteğe, uyması (ikâle yapması) farz ya da vacip değil, müstehaptır.
İkâlenin caiz olması
için birtakım şartların bulunması gerekir. Hanefî mezhebine göre bu şartlar
şunlardır:
I- Mebî'in (satılan
malın) mevcut olması. Alıcı malı istihlâk etmişse veya elinden çıkarmışsa
ikâle mümkün olmaz. Ama malın bir kısmı telef olmuş da bir kısmı kalmışsa
kalan kısımda ikâle caizdir.
II- İkâle meclisinin
tek olması, (ikâlede icab ve kabulün aynı mecliste olması).
III- Mebî (mal)'in
değişmemiş olması; eski halini koruması.
IV- Bedelde (fiatta)
bir artma veya eksilmenin olmaması. Eğer ikâle esnasında, önceki fiatın yükseltilmesi
şart koşulmuşsa şart bâtıl, akid sahihtir. Satıcı önceden aldığı parayı iade
eder.
İkâle; alıcı ve
satıcıya nisbetle önceki akdi fesh, üçüncü bir şahsa nis-betle ise yeni bir
alışveriştir. Bunu bir misalle izah edelim:
Bir kimse tarlasını satsa,
sonra da müşteri ile anlaşıp ikâle yapsalar, bu kendilerine göre eski akdi
fesihtir. Ama komşu tarla sahibine nisbetle yeni bir alım satım aktidir.
Dolayısıyla önceki satışta şüf'a hakkından vazgeçmiş bile olsa ikâle ile
yeniden şüf'a hakkı doğar. Çünkü onun açısından komşu tarla tekrar satılmıştır.
Satıştan da şüf'a hakkı doğar.